ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
| | |
|
R--O-M-E-O
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 25.May.2011 Çar 11:41:30 Üstad Necip Fazıl`ı Rahmetle Anıyoruz... |
|
Ölümünden tam 28 yıl sonra bile şiirleri yazıları kitapları okunan piyesleri izlenen türk ve islamci şair Üstad Necip Fazıl Kısakürek`i
Rahmetle anıyoruz..
ŞAİRLER SULTANI...
Ahmet Necip Fazıl Kısakürek, (d. 26 Mayıs 1904, İstanbul - ö. 25 Mayıs 1983, İstanbul) Türk ve İslamcı şair, yazar ve fikir adamıdır.
Necip Fazıl, 21 yaşında yayımladığı Örümcek Ağı adlı şiir kitabının ardından, 24 yaşındayken yayımladığı Kaldırımlar adlı şiir kitabıyla tanınmıştır. 1934 yılına kadar sadece şair olarak tanınmış ve meşhur Bâb-ı Âli`nin önde gelen isimleri arasında yer almıştır. 1934 yılında Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşamış ve bu değişimi kendisi "...içimi öylesine bir sosyal mücadele ve cemiyeti yorma hamlesi kapladı ki, artık çalışamaz oldum." şeklinde tanımlar.
Bu tarihten sonra Türkiye`nin bir çok şehrinde konferanslar düzenlemiş, düzenlemiş olduğu konferanslarda ki sözlerinden dolayı hakkında dâvâlar açılmış ve bu dâvâlar neticesinde öncülük ettiği Büyük Doğu Hareketi`ne dair yayın yapan Büyük Doğu Dergisi yayın hayatı boyunca 16 kez kapatılmış, Necip Fazıl`ın eserleri toplanmış ve basımı yasaklanmıştır.
Adını büyükbabası Necip Efendi`den alır. Necip Efendi, o zamanlar Halep Vilâyetine bağlı bir sancak olan Maraş`ın Müftüsü idi. Müftü, bir gün Maraş`a gelen Halep Valisi Salim Paşa`yı konağında misafir etti. Vali, zekâ ve terbiyesine hayran kaldığı Müftüsünün oğlu Mehmet Hilmi Efendi`yi, iyi bir eğitim görmesi için beraberinde İstanbul`a götürmek istedi. Bu teklife kabul etmeyen Necip Efendi`yi uzun ısrarlar sonucu ikna etti ve genç Mehmet Hilmi Efendi`yi beraberinde İstanbul`a götürdü.
Mehmet Hilmi Efendi İstanbul`da yüksek tahsilini yaptı ve bir süre sonra Hariciye Müsteşarlığı ve Hariciye Nazırlığına yükselen Salim Paşa`nın kızı Zafer Hanım`la evlendi. Necip Fazıl`ın babası Abdülbaki Fazıl Bey bu evliliğin ürünüdür.
Necip Fazıl`ın doğduğu Çemberlitaş`taki bu konakta, işte böyle köklü ve varlıklı bir aile ikâmet etmektedir. Konakta aile fertlerinden başka "bir ahçı, bir ahçı yamağı, bir zenci uşak, Bingazi muhaciri bir hususi hizmetçi, iki arabacı, bir sürü halayık, besleme, kadın işçi..." vardı ve 40-50 yaşlarında evlenmemiş, babasına Fransızca öğretsin diye tutulmuş bir Fransız mürebbiye, tipik ve varlıklı bir Osmanlı ailesi görüntüsünü tamamlıyordu.
Kendi gözüyle "...her unsuriyle hassasiyetimi gıcıklayan koca bir konak, her ferdinin nereden gelip nereye gittiğini bilmediği uğultulu bir cereyan içinde, her ân iniltilerle açılıp örtülen mırıltılı kapılar arasında ve bütün bir ses, renk ve şekil cümbüşün ortasında, beş hassamın sınırını tırmalayıcı ve ilerisini araştırıcı derin bir (melankoli) duygusundan ibaret..."
"Muhasebe" isimli şiirinde; yine bu üç katlı bir ahşap konağın, değişen yüzlaşan toplumun her katı, ayrı bir dönemi ve nesli temsil eden (babaanne, anne ve çocuklar) şiirselleştirir:
“ |
Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem! Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları. Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; Buyrun ve maktaından seyredin işte evim! |
” |
Eserleri
- Cinnet mustatili (Yılanlı Kuyudan)
- Nam-ı Diğer Parmaksız Salih
- Bir Adam Yaratmak
- Çile
- Kafa Kâğıdı
- O ve Ben
- Yunus Emre - Kanlı Sarık
- At`a Senfoni
- Para - Mukaddes Emanet
- Sahte Kahramanlar - İman Ve Aksiyon - Özlediğimiz Nesil - İslam Ve Öbürleri
- Hazret-i Ali
- Tanrı Kulundan Dinlediklerim
- İhtilal
- Moskof
- Tohum - Künye
- Aynadaki Yalan
- Reis Bey - Parmaksız Salih
- Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
- Babıali
- Sosyalizm Komünizm ve İnsanlık
- Hitabeler
- Peygamber Halkası
- İbrahim Ethem - Abdülhamid Han - Siyah Pelerinli Adam
- Hesaplaşma - Tarihte Yobaz Ve Yobazlık - Türkiye Ve Komünizm
- Esselam
- Dünya Bir İnkılap Bekliyor - Yolumuz, Halimiz, Çaremiz - Ruh Muvazenesi - Her Cephesiyle Komünizm
- Hac
- Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar
- Türkiye`nin Manzarası
- Çerçeve - 1
- Nur Harmanı
- İman ve İslam Atlası
- Müdafaalarım
- Veliler Ordusundan 333 (Halkadan Pırıltılar)
- Benim Gözümde Menderes
- İdeolocya Örgüsü
- Mümin Kafir - Vecdimin Penceresinden - Bir Pırıltı Binbir Işık
- Senaryo Romanlarım: Sen Bana Ölümü Yedirdin - Deprem (Çile) - Katibim - Villa Semer - Vatan Şairi Namık Kemal - Canım İstanbul - Ufuk Çizgisi - Son Tövbe - En Kötü Patron
- Çöle İnen Nur
- Son Devrin Din Mazlumları
- Öfke ve Hiciv
- Sabır Taşı - Ahşap Konak
- Ulu Hakan II. Abdülhamid Han
- Başbuğ Velilerden 33 (Altun Halka)
- Çerçeve - 2
- Konuşmalar
- Rabıta-i Şerife
- Doğru Yolun Sapık Kolları
- Başmakalelerim - 1
- Tasavvuf Bahçeleri
- Çerçeve - 3
- Namık Kemal
- Hücum ve Polemik
- Rapor - 1 - Rapor - 2 - Rapor - 3
- Rapor - 4 - Rapor - 5 - Rapor - 6
- Rapor - 7 - Rapor - 8 - Rapor - 9
- Rapor - 10 - Rapor - 11 - Rapor - 12 - Rapor - 13
- Yeniçeri
- Reşahat
- Başmakalelerim -
- Mektubat
- Başmakalelerim -
- Çerçeve - 4
- Gönül Nimetleri
- Edebiyat Mahkemeleri - Doğu Edebiyatı - Dil Raporları -
- Çerçeve - 5
- Hadiselerin Muhasebesi .
- Sakarya Türküsü
- Kaldırımlar
- Vatan Haini Değil-Büyük Vatan Dostu Vahiduddin
| |
R--O-M-E-O
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 25.May.2011 Çar 11:47:06 |
|
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu`nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..
| |
| | |
| |